Basel’de Güzel İnsanlarla Tanışmak: Uğursuzluk Bitti

Tombaladan Bu Sefer Basel Çıktı

Üç günlük şanssızlıklar silsilesinin sonunda yol bizi Basel diye bir şehre çıkaracaktı.

Otostop Çekmek için Şanssız Günler – 3

Sabah uyandığımızda yağmur durmuştu fakat havadaki bulutlar her an tekrar başlayabileceğinin habercisiydi. Hızlıca çadırımızı toplayıp tesisin otobana çıkışına yakın bir noktada durduk. Çok geçmemişti ki Alman plaka bir araç durdu. Batı Avrupa’da otostop konusunda kendinizi şanslı hissediyorsanız büyük ihtimal Hollanda veya Belçika plaka bir araç durmuştur. Ama bu petrol istasyonunda kendimizi şanslı hissetmek için araç sahibinin nereli olduğunun hiçbir önemi yoktu. 🙂

Araca binerken nereye diye bile sormadık. Almanya’da görmeye alışmadığımız kadar eski ve konforsuz, bir o kadar da dağınık bir araca binmiştik. Mercedes’in bir modeli olmasına rağmen adeta bir Toros’tu :).  Gençliğinde çoğu ülkeyi otostop ile gezdiğini söyleyen yaşlı adamın kırık bir İngilizce’si vardı. Almanya’da ilk başlarda alışamadığımız ama sonra normal gelmeye başlayan “s” harfini “z” olarak okumak çoğu kişide vardı. Six yerine zix, hatta ziggs verebileceğimiz en net örnek.  Bu tür farklılıklar birbirini takip edince sonuçta anlaşılmayan cümleler ortaya çıkıyordu. Her dile uyum sağlayan benim için kısa sürede çözülen bir problem olsa da arabadan indiğimizde Ezgi “Adam nece konuşuyordu? Ben hiçbir şey anlamadım ya.” dedi. Keyifli ve her şeye güldüğümüz (adamın gülmesinden ötürü bazen nezaketen güldüğümüz) bir yolculuğun ardından araçtan indik.

Almanya’dan İtalya’ya Giden Araç Bulduk

Genç bir adam ve arka koltukta küçük, şirin, sarışın bir çocuk vardı. Hareket ettikten sonra kendisine sorduğumuzda bize “İtalya’ya gidiyorum.” dedi. Henüz kahvaltı bile yapmamıştık ama İtalya’yı duyunca karnımız anlık olarak doydu bile. İtalya’ya kadar gideriz diye düşünüyorduk ama erken saatte yola çıktığı için yol üzerinde herhangi bir yerde durup uyuyabileceğini söyledi. Harita’ya bakıp, olasılıklar üzerinde düşünürken Basel’e gitmeye karar verdik.

Küçük Çocukların Hayal Gücünü Geliştirmek İçin İnteraktif Hikayeler

Arabanın arka koltuğunda, Ezgi’nin yanında oturan küçük çocuk, ana sınıfına gidemeyecek kadar küçüktü. Arabaya bindiğimizde teyipte çalmakta olan şey dikkatimizi çekti. Almanca bir hikaye anlatılıyor; gol sevinci, taraftar sesleri ve atmosfer seslerinden bir futbol maçı olduğu anlaşılıyordu. Dikkatimizi çeken kısımsa arada çocuğun ve babasının arabada konuşmasıydı.

Abi, bize ara ara İngilizce tercüme edip durumu anlattı. Bu hikayelerde genelde birkaç ekstra karakter var ve bu karakterlerden biri çocuk, eğer varsa diğerlerini de diğer insanlar dolduruyor. Almanya’da yıllar önce başlayan bu kültür; çocuğun arabalı seyahatlerde (ve bazen ev ortamında) vaktini boşa geçirmek yerine vizyonunu ve yaratıcılığını geliştirecek interaktif hikayelerin oluşmasına ve bunların seyahat boyunca çocukla bir oyun halinde ilerletilmesine yol açmış.

Çocuğun eline sırf vakit geçirsin diye oyuncak tutuşturmak yerine zamanında böyle bir yöntem bulunmuş. Şu anda bile eline bir tablet, telefon tutuşturmaktan çok daha kaliteli zaman geçirilmesine olanak sağlayan bu hikayeler çok hoşumuza gitti.

İsviçre, Basel Biz Geldik

İsviçre sınırına yaklaşınca son kez petrole uğradık. Alman sınır polisi (zoll), ülkeden çıkıyor olmamıza rağmen bizden pasaport isteyip nereye gideceğimizi, İsviçre’de kaç gün kalacağımızı vs. sordu. Ona neyse, sonuçta Almanya’dan çıkıyorduk. Tabii ki böyle diyemedik. Pasaportlarımızı verip suratına gülümsedik. 🙂

İsviçre-Almanya-Fransa, burada üçlü bir sınıra sahipler. En yakın iki şehirden Basel’e ulaşım yaklaşık 20 km. Almanya’da ve Fransa’da oturup Basel’e çalışmaya gidenler ve Basel’de yaşayıp, market ve restoran için Almanya’ya gidenler çokça rastlanılan durumlar.

Weil am Rhein’in öncesinde bulunan Eimeldingen şehrindeki Penny Supermarket’in önünde indik. Öğlen saatleri olmasına rağmen pek bir şey yiyecek fırsat bulamamıştık. Hem acıkmış olmamız hem de bundan sonrasında en azından birkaç gün İsviçre’de olacak olmamız bizi direkt marketin içine atan sebepler oldu. Çantaya bir iki günlük erzak (peynir, yumurta, salam, çikolatalar, ekmek, meyve suyu, iki paket makarna ve bir iki pişirmelik konserve) depoladıktan sonra otoyolu gören çimlik, ağaç altı bir noktaya çöküp makarnamızı pişirdik. Marketten yeni su alırken eski su şişelerinin depozitosunu almayı unutmuştuk. Bu yüzden markete tekrar girip pet şişelerin depozitoları karşılığında bir tane daha çikolata aldık. 🙂

Makarnamızla karnımızı, çikolatayla beynimizi doyurduktan sonra yola çıktık ve kısa süre içinde Basel merkeze giden bir araç bizi geç görmüş olsa da ani frenle durdu.

Geldik Ama Ne Basel İle İlgili Bilgimiz, Ne de Kalacak Yerimiz Var

Bizi aracına alıp Basel’e gelen çocukla birkaç cümle Basel ve İsviçre hakkında konuştuktan sonra şehre vardık. Bizim için merkeze yakın bir yere kadar gidip evine geri döneceğini söyledi. Bizi Basel Badischer Bahnhof yani tren garında indirdi.

Basel Badischer Bahnhof

Avrupa’da herhangi bir telefon hattı kullanmadığımızdan internetimiz yoktu ama tam karşımızda kocaman bir McDonald’s gördük. Hemen içerisine oturup hem tuvaletini hem internet bağlantısını kullandık. Ve her zaman bilgimizin olmadığı bir şehre geldiğimizde yaptığımız gibi nerede kalacağımıza, kalacak bir yer bulamazsak çadırı nereye kurabileceğimize, şehrin turistik merkezinin neresi olduğuna vs. bakmaya başladık.

  • Şehir merkezini bulmak için: MAPS.ME uygulamasının haritasında şehir isminin yazdığı yere yaklaşıp haritayı incelemek.
  • Kalacak yer bulmak için: Couchsurfing ve çeşitli Facebook grupları
  • Kamp yeri için: Haritadaki yeşil görünen yerleri taramak ve düşük ihtimal olsa da Hitchwiki’ye bakmak.

Tam Umutlarımızı Yitirdik Derken

Couchsurfing’ten onlarca insana yazmıştık ama olumsuz dönenler kadar geri dönüş yapmayanlar da vardı. Facebook grubunda da birkaç ay önce Basel için yazmış birini görüp yazmış olsak da dönüş yapmamıştı. “Merkeze doğru yürüyelim, akşama kadar buluruz bir çaresini.” deyip çantaları yüklendik. Birkaç dakika yürüdükten sonra kültür merkezi, sanat galerisi tarzı bir yerin önünde kablosuz internet bağlantısı görünce hemen en yakın banka oturduk. Oturduktan birkaç dakika sonra Alper bizi messengerdan aradı. Adeta bir kurtarıcı gibi tam olduğumuz yerden bizi aldı. 🙂

Yemek yemeye gittiğimiz Almanya’daki Türk Kebapçısı

Her insandan aynı enerjiyi alamazsınız ama Alper’i ilk gördüğümüzdeki gülüşüyle Basel’in bizim aklımızda yer edecek bir şehir olacağını çoktan hissetmiştik.

Basel Gezilecek Görülecek Yerler

Son Yazılarımızdan Haberdar Ol!

E-MAIL Listemize kayıt olursanız, haftalık yazılarımızdan haberdar olabilirsiniz !

Bir Cevap Yazın