Sis Dağı : Bulutların İçinde Yaşamak

Bugüne kadar otostop ve sırt çantası ile yaptığımız yolculuklarımızın en üst sıralarında burası yer alıyor : Sis Dağı

Sis Dağı
Sis Dağı’ndaki evler

Nice yaşanmışlığa, efsanelere sahip bu yayla, bölge halkının yaz aylarında keyifle konakladığı bir bölge. Geldiğiniz anda sizi güzelliğiyle büyülüyor ve ayrılırken aklınıza yerleşip, sürekli özlemenize sebep oluyor. Bulutların arasında kaybolmak, bulutların üstüne çıkıp her yeri pamuk gibi görmek; uçurumlardan o pamukların içine atlamayı istemek kendinizi alamayacağınız isteklerden. Kasımdan sonra burada insan görmek çok mümkün değil çünkü kar inanılmaz seviyelere ulaşabiliyor.

Nerede Bu Sis Dağı?

Sis Dağı

Giresun ve Trabzon sınırında olan, iki ilin de beraber yayla olarak kullandığı, Karadeniz’de denize en yakın yayla olma unvanına sahip, günün her saati bulutların içinde kaybolabileceğiniz bir yer Sis Dağı. Birkaçı Trabzon’a, birkaçı da Giresun’a bağlı (biz Giresun’a bağlı olan kısımdaki insanlarla sohbet etme imkanı bulabildik.), Eynesil ve Görele halkının yoğunlukta bulunduğu bir yayla burası. Haritadan baktığınızda hangi yolu takip etmeniz gerektiğini kestirmek biraz zor olabiliyor.

Sis Dağı’na Otostop ile Nasıl Gidilir?

sis dağı giriş
5 dakika için kıyafetlerinizi değiştirmeniz gerekebiliyor

Sadece haritadan bakıp çıkmıştık yola. Ulaşım için iki alternatif var gibi ama ikisi de insanın aklına yatmıyor haritaya bakınca. Yol ayrımına yaklaşık 30 km kalmıştı ve nereden gideceğimizi bilmiyorduk. Interrail Türkiye grubumuza tam yolun neresi olduğunu sorduktan sonra arkadaşımız Merve mesaj attı. Feyza’nın Sis Dağı’nı bildiğini, yolu tarif edebileceğini söyledi. Bize yolun ayrıntılarını, yol üzerinde görmemiz gereken yerleri anlattıktan sonra kafamızda yol netleşmişti. Feyza’ya yardımları ve kısa süreli rehberliği için teşekkür ediyoruz 🙂

Gitmemiz gereken yol : Beşikdüzü/Trabzon → Şalpazarı → Sis Dağı

Sis Dağı

Büyük ihtimalle giderken değiştireceğiniz araçlar da bu noktalarda olacak.  Biz Beşikdüzü’ne geldiğimizde Şalpazarı tabelasının olduğu noktaya doğru yürüyüp, düzlük, geniş bir nokta seçtik. Bu noktada bizi emekli bir amca aldı. Kendisi Şalpazarı’ndan daha önceki bir köye gidiyormuş fakat bizi Şalpazarı’na kadar bıraktı. İlçenin çıkışında bulunan kahveye kadar götürdü. Siz de gitmek istiyorsanız buradaki kahveye kadar gelin ve buradaki insanlarla tanışın. Bu bölgede birilerinden yardım almak istiyorsanız en önemli şey öncesinde kendinizi iyice tanıtmak. Kimsiniz, necisiniz, nerelisiniz, orada ne işiniz var hepsi güler yüzle tatlı tatlı anlatın. Yöre insanı çok misafirperver olmasına rağmen ilk başta size pek sıcak yaklaşmayacaklardır.

Bize oturmamızı ve Sis Dağı’na giden biri geçerse bizim için konuşacağını söyledi. Daha çantalarımızı araçtan alırken, kamyonuyla yaylaya kum götüren Fatih, başta istemese de kahvenin sahibinin hatrına bizi araca aldı. Otostop çekerken böyle çekingen insanlarla karşılaşmanız çok normal. Konuştukça, bir zararınız olmadığını gördükçe; karşılıklı güven, her şeyin çözümü oluyor. Zaten bizim de otostop çekmek için en önemli motivasyonlarımızdan biri, insanlara “birbirlerine güvenmelerinin ne kadar güzel olduğunu hatırlatmak.”

Buradan sonra yol cidden dik ve yorucu bir hale gelmeye başlıyor. 10 km/saat hızla gittiğimiz noktalar oldu. Fatih, başta çekingen davransa da yayladaki kahvehanenin sahibi Kürşat abi gibi sıcakkanlı ve iyi niyetli biri.

Kürşat abi demişken Sis Dağı’na geldiğimiz andan itibaren yaşadıklarımızı anlatmaya başlayalım.

Sis dağı

Sis Dağı’nda Bir Günümüz

Sis Dağı’na indiğiniz ilk andan itibaren gözler size yöneliyor. Çünkü buraya şenlik zamanları dışında turist nadir geliyor ve insanlar bazı terör olayları sebebiyle yabancılara karşı çekingen.

Sabah çayı
Sırt Çantası - Sırt Çantalı Gezgin
Artık çanta ağır gelmemeye başladı

Bir köye geldiğinizde kendinizi tanıtmak, aradığınız yardımı bulmak için ilk duraktır köy kahvesi. Bir selam verip girdik içeri. Kürşat abi ve köyün yaşlı delikanlıları tüm samimiyetiyle bizi karşılayıp getirdiler çaylarımızı. Kimiz, nereliyiz, nasıl geziyoruz, niye geziyoruz gibi sorular üzerine konuştuktan sonra kahvenin yanında bulunan küçük kahvede köftelerimizi yedik. Köfte, salata ve içeceklerimize 15 TL verdik. Zaten Karadeniz turumuzun genelinde harcadığımız nadir paralardan biri de bu yemek içindi. Köylülere çadırımızı, onları rahatsız etmeyecek şekilde bir yere kurmak istediğimizi söyleyip yer sorduğumuz anda ihtiyar heyeti “Az bekleyin.” diyerek toplandılar.

İçlerinden biri ailesinin önceki hafta köye döndüğünü, kendisinin de diğer gün döneceği için evinin uygun olduğunu, kendisinin komşuda kalacağını söyleyip bize anahtarı verdikten sonra evi gösterdi. Akşam sobamızı yakıp, yemeğimizi, çayımızı hazırlayıp yorgunluğumuzu atmak için sobada yanan odunun sesi eşliğinde uykuya daldık.

Dışarısı buz gibi, ev sıcacık 🙂
Ezgi’nin rahatı yerinde
Yorulmuşuz

Sabah uyandığımızda henüz yaylaya sis çökmemişti. Kahvaltımızı yapıp, çayımızı içtikten sonra manzaraya hakim noktalara ulaşmak için etrafı keşfe çıktık. Sis Dağı’nda hava açık dediğinizden beş dakika sonra sis, beş dakika sonrasında tekrar açık bir hava bulabilirsiniz karşınızda.

Sis Dağı
Karşı tepeye sis çöküyor
Kahvenin önü
Yürürken sis çöktükçe üşüyoruz.
Yeni uyanınca 🙂
Ezgi 🙂

Sis Dağı
Sis Dağı’nın manzarası

Manzarayı seyrederek, yürürken denk geldiğimiz insanlarla konuşarak öğleye kadar gezdik.

Bizi uzaktan çekinerek izleyen üç tane kız aralarında bir şeyler konuşuyordu. En sonunda bizi gazeteci sanan kızlardan biri cesaret edip koşarak yanımıza geldi ve “Bizim de fotoğrafımızı gazeteye, dergiye koyar mısınız?” dedi.

Küçük Kızlar

Yaylaya yerleşmeye başladıklarında, bu yaz Kürşat abiyle iletişime geçip bu kızlara fotoğraflarının basılı halini ulaştırmak istiyoruz.

Dönüşte, Kürşat abinin önerisiyle aşağı tarafta bulunan şelaleye yürümek istedik ama vakit sıkıntısından sadece dere kenarında biraz yürüyüp, Sis Dağı’yla bir daha görüşmek üzere anlaşarak dönüş yoluna geçtik.

Sis dağı kalpak kaya
Kalpak Kaya

Dere, buradan aşağı doğru devam ediyor.

Sırt çantalı gezgin
Taşınabilir evlerimiz 🙂
Sarı kız

 

Fırat ve Ahmet’in Yanlış Yoldan Yürümesi

Bizden önceki hafta aynı grupta izcilik yaptığımız lider arkadaşlarımız Ahmet ve Fırat buraya gelmişlerdi. Kahvede sohbet ederken dönüş yolu için, anlatılanlar doğrultusunda aşağı doğru 3 saatte yürüyebileceklerini öğrenmişler. Biz gelip okuduğumuz okulları söylediğimizde, bize ev sahipliği yapan abimiz, bize onlara yolu tarif edenlerin nasıl yanlışlık yaptıklarını anlattı ama iş işten geçmiş, Fırat ve Ahmet güneşin altında 4 saat yürüyüp yolu yarılayamamıştı bile. (Sonrasında araç bulup inebilmişler ama ne kadar yorulduklarını tahmin etmişsinizdir.) Beşikdüzü tarafından değil de Eynesil’e inen bir yol var fakat dediğim gibi, bu yol diğerine göre daha az tercih edilen bir bölge.

Hava o kadar değişken ki Fırat gibi şort üstüne polar giymek anlık normal olaylardan 🙂
Fırat yola yeni başlamışken 🙂

Bölge’den Öğrendiğimiz Hikayeler

Yol üzerinde görebileceğiniz ya da köylülerden duyabileceğiniz birkaç hikaye de var.

1 – Sis dağına çıkmadan önce Acısu’da durup su içebilirsiniz. Sodalı bir su. Şifalı olduğuna inanılıyor.

2 – Kendi elektriğini dereye kurduğu tesisle üreten ev. Evin elektrik ihtiyacını karşılayabiliyormuş. Durup tanışma fırsatımız olmadığından depolayabiliyor mu onu soramadım.

3 – Yaklaşık 30 yıl önce, oğluna kızıp Almanya’dan aldığı yeni kamyoneti bir kulübeye kilitleyen Karadenizli inadının en net göstergesi. Kamyoneti alıp köyüne getiren amca, oğluna kızıp yaptığı odaya kamyoneti kilitlediği günden beri kontağı çalıştırmamış.

 

Not : Yazılarımızı paylaşıp, soru ve yorumlarınızla bize destek olduğunuz için hepinize teşekkür ederiz. 🙂

Son Yazılarımızdan Haberdar Ol!

E-MAIL Listemize kayıt olursanız, haftalık yazılarımızdan haberdar olabilirsiniz !

Bir Cevap Yazın