Otostop Çekmek için Şanssız Günler – 3

Otostop Çekmek için Şanssız Günler – 2

Essen’da bir şeyler yemek için merkezi bir bölgeye geldik. Şimdi gözlerinizi kapatın ve TRT’de yayınlanmış olan Seksenler dizisini, 90’larda çekilmiş Almanya’yı anlatan Türk ve yabancı yapımlı film sahnelerini hatırlayın. Şimdiki Türkiye ile farkı düşünün. Bu bölgelerde hala aynı şeyleri görmeniz mümkün. Kırk yıla yakın süredir buralarda yaşayan insanlar buraya hiçbir şey eklememiş. Bunun sonucu olarak da Alman hükümetinin buraya hiçbir yatırımı olmamış gibi duruyor. İnsanlarla tanışıp muhabbet ettiğinizde, sokakların, restoranların işleyiş tarzını incelediğinizde uzun araştırmalar yapmadan çoğu şeyin farkına varabiliyorsunuz.

Tabelalar Türkiye’dekilerden daha Türkçe 🙂

Otostop ile Essen Civarında Daire Çizmeye Devam

Bir şeyler yedikten sonra Dortmund’a doğru yola koyulduk. Aslında doğuya ya da kuzeye devam etsek mi diye düşünürken bizi alan çocuğun Duisburg’a geri döneceğini öğrenmemizle birlikte güneye inme fikri ağır bastı. Almanya’da iki tip otoban kenarı dinlenme alanları var: Birincisi petrol ve dinlenme tesisi bulunan alanlar, ikincisi ise sadece banklar ve tuvaletin bulunduğu park alanları. İkinci bahsettiğimiz park alanları geceleri zifiri karanlık oluyor ve buraların geceki durumlarıyla ilgili çok fazla tehlikeli hikaye duyduk.

Yol boyunca bizi alan çocuğa yol kenarındaki petrolleri gösterip, “Bu şekilde bir yerde inmek istiyoruz, bak bunlarda inmek istemiyoruz.” diye tek tek gösterdik ve Dortmund dönüşü en uygun olduğunu düşündüğü bir yerde indirmesini istedik.

brugge otostop
Almanya’da otoban kenarındaki bir tuvalet

Dortmund’a girdiğimizde yağmur yağıyordu. Teslim etmesi gereken şeyleri teslim ettikten sonra Dortmund’dan çıktık ve Duisburg’a geri dönmek için otobana çıktık. Türkçe müzikler ve yeşil yolları izleye izleye giderken artık hava kararmıştı. Duisburg’a yaklaştığımızda park alanlarından birine doğru girdiğimizde ikimizin de sinirlerini bozacak bir şey oldu. Çocuk, “Burası güvenli bir yer, sabah rahatça gidebilirsiniz buradan.” dedi.

Normalde çoğu ülkede bu tür parklarda TIR şoförleri gece dinlenmek için dururlar. Lakin bu bölgede gece yaşanan bazı olaylardan ötürü polis şoförleri uyarıyor, hatta güvenli bir park alanına gitmelerini istiyordu. Yani hiçbir insanın olmadığı, gerçekten zifiri karanlık bir yerde, onlarca kez tekrarlayarak hatta aralarındaki farkı göstermiş olmamıza rağmen bizi bu park alanına getirdi.

Ezgi daha çok sinirlenmişti ve arka koltuktan ön tarafa doğru “Bizi burada indiremezsin, adam akıllı bir yere götür burası ne be!!!” şeklinde bir haykırış geldi. Çocuk bizi biraz da geçiştirerek Duisburg’un kısmen merkezinde otobana yakın, büyük bir parka getirdi. Park dediysem dinlenme tesisi değil, şehrin içinde otobandan çıktıktan sonraki bir park. Yani o kadar yol gittikten sonra yine şehrin içine geldik.

Duisburg’da Uyuyup Sabah Güneye Doğru Otostop Çekmeye Devam Edeceğiz

Bir günü çöpe attıktan sonra yapacak bir şey yoktu. Parkın 50 metre yanından şehir içi yol akıyor, hatta bir de tramvay hattı geçiyordu. Bu parkın ve genel olarak Almanya’nın şehir içi parklarının en can sıkıcı yanı ise binlerce kabuksuz salyangoz bulunması. Uzun çimlerin bulunduğu parklar genelde mayın tarlası gibi adım başı kabuksuz salyangoz. Uzun süreli yolculuklarda bazı şeylerden çekinmemeyi, iğrenmemeyi öğreniyorsunuz fakat bu hayvanlar alışılacak gibi değiller gerçekten. Çadıra kuracağımız yere karar vermemiz, karanlıkta salyangozsuz bir bölge oluşturma çabamız toplamda yarım saat sürdü. Parka çadırımızı kurup sabah erken kalkmak üzere uykuya daldık.

Kabuksuz salyangoz

Bulunduğumuz park, büyüklüğü itibariyle sanırım şu ana kadar gördüğümüz en büyük şehir içi parktı. Parkın çok yakınından otobana çıkış yolu olsa da burada da kimsenin almayacağını düşünüp otobana çıkmaya karar verdik. Almanya’nın bu bölgesinde şehirler birbirine çok yakın olduğundan şehirlerarası yolda çok fazla petrol istasyonu bulunmuyor. Çünkü şehirler genelde birinden çıkıp diğerine varılabilecek kadar yakın mesafedeler. Çıkmamız gereken otoban, bizim bulunduğumuz yolun hemen üstünde bir viyadükte bulunuyordu. Normal araç yolundan yürüyerek çıkma şansımız olmadığından köprünün ayaklarını keşfetmeye çıktık ve kullanılmadığından yeşilliklerle kapanmış bir merdiven bulduk.

Duisburg çadır
Duisburg’da uyuduğumuz park

Yukarıda bulunan otobana yeşilliklerin arasındaki basamaklardan çıkarak bariyerlerin arkasında otostop çekmeye başladık. Daha birkaç dakika geçmişti ki bir polis arabası geçerken korna sesiyle birlikte arabanın içindeki polislerden orada durmamamız gerektiğini anlatır el işaretleri gördük. Hemen sonrasında birkaç yüz metre ileride polis arabasının durup aracı geri vitese taktığını gördüğümüz anda o köprüye çıkışımızın en az üç katı hızla köprüyü indik.

Polisler de şehire girdiğinden kendimizi gece kaldığımız büyük parka attık. Park o kadar büyüktü ki yoldan görünme ihtimalimiz yoktu. Olası trafik cezasını yemek istemediğimizden polisin gidebileceği yolları hesaplayıp attık kendimizi parkın içine.

Duisburg park
Duisburg’taki o park

Avrupa’da insanlar polisten o kadar korkuyor ki bu yaptığımızı Türkiye’de yapsak paronayaklık gibi görünebilirdi fakat bir Alman polisi eğer o an başka bir işi yoksa bize ceza kesmek için peşimizde dolanmaktan vazgeçmeyecekti.  Bir süre parkta oyalandıktan sonra yola çıkıp hızlıca bir araç bulduk.

Bulduğumuz İlk Araçla Güneye İnmeye Devam

Gece yağan yağmurun ardından gün güzel başlamıştı. Bulduğumuz ilk araç bizi Köln’ün güneyine kadar götürecekti. İki gün boyunca 200 km. çapında bir bölgede sıkışıp kaldığımızdan artık olabildiğince uzaklaşma fikri ağır basıyordu. Haritada nereye gideceğimize bakmayı bırakıp güneye doğru gitmeye başladık. Bir petrol istasyonuna geldiğimizde hava hala çok güzeldi.

Petrol istasyonunun park alanında indiğimizde bir iki tane Türk tırı görünce hemen selam vermek için yanlarına gittik. Abilerin demledikleri çaya ortak olup muhabbet ederken TR plaka gören, Köln’de yaşayan bir Türk de muhabbete ortak oldu.

Otoban Kenarındaki Parklardan Pet Şişe Toplayan İnsanlar Var

Almanya’da pet ve bazı cam şişelerin, geri dönüşümü kolaylaştırmak ve ülkedeki pet şişe kullanımını azaltmak adına 25 centlik (0.25 €) depozito ücreti var. Bu şişeler marketlerde bulunan makinelere atıldığında şişe başı 25 cent geri alınıyor. Alışveriş yaptıktan sonra fişte Pfand diye bir ibare görürseniz böyle bir şey almadığınızı söyleyip itiraz etmeyin. 🙂

Şişeler için depozito (Pfand)

Bazı insanlar alışkanlık ve zevk, bazı insanlarsa işsizlik maaşından faydalandıkları süreler içerisinde ekstra gelir yaratmak adına arabalarıyla yollara düşüp çılgınlar gibi şişe topluyorlar. Gayet güzel giyinimli insanların bile çöpleri karıştırdığını görünce başta şaşırmıştık ama otobanlarda geçirdiğimiz vakitler arttıkça gözümüz alıştı.

Hatta bir keresinde Almanya’dan aldığımız iki şişenin depozitosu için şişeyi İsviçre, Fransa gezdirip bir hafta sonra Almanya’ya tekrar götürmüştük. 🙂

Hayatımızın En Islak Otostopu İçin Bir Günümüzü Harcadık

Önceki petrol istasyonundan bizi alan tır şoförü abi, bizi Ohligser Heide West yakınındaki servis alanına bıraktı. Biz inmeden önce başlayan yağmur, araç durduğu anda inanılmaz hızlandı. İndiğimiz gibi park alanında bulunan restorana koştuk.

Ohligser Heide Doğu

Şimdi şöyle bir yağmur hayal edin; yaşadığınız şehrin üzerine şehir büyüklüğünde bir duş başlığı asılmış ve biri vanayı sonuna kadar açmış. Ve bu yağmur yaklaşık 10 saat aynı şiddette yağdı. 15 dakika otostop, 30 dakika restorana kaçıp kuruma şeklinde periyotlar halinde hava kararıncaya kadar eziyet çektik. Eziyet çektik diyorum çünkü her otostop için çıktığımızda yağmurluklarımız olmasına rağmen sırılsıklam ıslak dönüyorduk.

Ohligser Heide Doğu

Hava kararınca restoranın masalarına iyice yerleşip yanımızda kalan yiyeceklerle bir şeyler hazırlayıp karnımızı doyurduk. Ha unutmadan, önceki günden kalan bir tane de waffleımız vardı. 🙂

Almanya’daki Sevmediğimiz Türk Profili

Saat akşam 10 civarıydı. Restoranın kapısında her ne kadar kapanış saati yazmasa da bir görevli gelip kısa zaman sonra kapatacaklarını söyledi. Restoranda birkaç farklı cafe ve mutfak bulunmaktaydı. Bunlardan biri de Burger King. Tam toplanırken Burger King’te temizlik yapan iki tane eleman Türkçe muhabbet ediyorlardı. Ana kapı kapanması sebebiyle dışarı çıkınca çadırı kurmakla Burger King’çi elemanlarla konuşmak arasında bir miktar gidip geldik. Çadırımız vardı ve sağanak yağmur yağsa da kurup rahatça uyuyabilirdik ama birkaç gündür (üçüncü gecemiz) ev görmemiş olmak ve saçma sapan durumlarda kalmak bizi biraz yormuştu. Her ne olursa olsun birine mecbur kalmış değildik ve öyle görünmek de en son isteyeceğimiz şeydi. En son personel girişinin olduğu tarafta, personel girişi dediysem aynı kapının 10 metre yanındaki başka bir kapı, bekleyip ikisinden birinin çıkmasını umduk. Aslında yağmurda ıslanmaktan bir yere kaçmak değil iki kelam edebileceğimiz birilerini bulmuş olmanın verdiği bir gazdı, konuşmak istememiz.

Aramızda geçen kısa konuşma

+ Abi merhaba.
– Ne işiniz var burada bulunmanız yasak başınız derde girer!
+ Türkiye’den geliyoruz da iki kelime Türkçe konuşan birini görünce selam verelim demiştik.
– Gidin burada duramazsınız.
+ Yemedik abi kapıyı iyi geceler.

Bir kaç kısa cümleden oluşan diyalog ve kelimelerle tarif edemediğimiz mimikler, niye Almanya’da yaşayan Türklerden hep bir adım uzak durmak istediğimizi anlatmaya yetecektir diye umuyoruz. O an sadece bir “Merhaba gençler, nasıl keyifler?” gibi bir cümle kurması bile yetecekti belki bize. Fakat ne yazık ki kendi çıkarı yoksa, samimiyetin ne demek olduğunu unutmuş bir sürü “vatandaşımız” var Avrupa’da.

Gittiğiniz zaman bir Türk bulalım bize kesin yardım eder demeden önce alabileceğiniz farklı tepkilere hazırlık olsun diye küçük bir önerimizdir.

Uyku Vakti

Sonrasında ne mi yaptık? Güzel bir ağaç altı, çimlik alan bulup; çadırı sağanak yağmurda ıslatmadan bir iki dakika içinde hızlıca çadırımızı kurduk ve erken uyanmak için erkenden uyuduk.

Şanssız otostop günlerimizin üçüncüsünü de bitirdiğimizde artık hiçbir yere gidemeden sonsuza kadar olduğumuz istasyonda otostop çekeceğiz hissine kapılmıştık. Hatta aynı otobanlar üzerinde o kadar döndük ki yavaş yavaş kendimize yerleşmelik arsa bakmaya başlayacaktık. 🙂

Son Yazılarımızdan Haberdar Ol!

E-MAIL Listemize kayıt olursanız, haftalık yazılarımızdan haberdar olabilirsiniz !

Bir Cevap Yazın